Hakkımızda

Turancılık, tüm Ural-Altay kavimlerinin birliğini savunan görüştür.
 
Turancılık, yani bütün Türkler'i birleştirmek ülküsü, milattan önceki üçüncü yüzyıldan beri vardır. Türk büyüklerinin, iç huzuru sağladıktan sonra ardında koştukları tek düşünce her zaman Türk Birliği olmuştur...
 
Turancılık Neden Gereklidir? Turan, Ziya Gökalp'tan öğrendiğimiz kadarıyla Türkler demek. Turan hayali kurmak, Turan'ı istemek, bu yolda çaba sarf etmek 1944'ten bu yana suç sayılmış. Halbuki bir insanın kendi milletdaşlarını düşünmesi, onların sıkıntılarını paylaşması, onlarla birlik hâlinde hareket etmek istemesi kadar doğal ve güzel bir şey olamaz. Turancılık konusunda Galip Erdem'in ifadesiyle suçluyuz. Ama Turancı olduğumuz için değil, Turancılık adına yapmamız gerekenleri tam olarak yapamadığımız için suçluyuz. Turancılıktan kasıt Türk devletlerinin siyasi birliği değil. Bu şimdilik uzak hedef. Yakın hedefimiz Ziya Gökalp'ın ifadesiyle lisanda, edebiyatta ve harsta birliği kurmak. Ama yine Gökalp'ın dediği gibi uzak hedefler yakın hedeflere güç verir. Ulaşılmaz gibi görünse de mutlaka uzak hedeflerimiz de olmalıdır. Turancıyız deyip, Turan'ı görme arzusundayız; ama şimdi özeleştiri yapalım: Biz Turancılık adına neler yapıyoruz? Diğer Türk devletlerinden kaç tane arkadaşımız var? Türk Dünyasındaki herkesin buluşma mekânı olan bir internet sitesi var mı? Yoksa neden kurulmuyor? Biz neden uzaktaki milletdaşlarımızı internet aracılığıyla kendimize yakın etmiyoruz? Biz bu amaçla yola çıktık ve bu amaca hizmet etmek için son nefesimize kadar kardeşlerimizle birlikte varız. Şahsen ben her Türk ülkesinden, her Türk boyundan en az bir tane arkadaşım olmasını çok isterim. Türk dünyasında neler olup bitiyor nereden öğreneceğiz?
 

Turancılığın, bilindiği gibi, özellikle Türkiye dışında yaygın ve daha geniş bir mânâsı daha vardır. Bu mânâsı ile Turancılık Ural-Altay Milletlerinin (Macarların, Finlilerin, Moğolların ve Tunguzlar'ın) siyasetçe veya en azından kültürce birleşmeleri için çalışmak demektir. Fakat hiçbir Türk milliyetçisi böyle bir Turancılığı benimsememiştir. Diğer bir söyleyişle, Türklerle Macarları ve Moğolları dilde, edebiyatta ve kültürde birleştirmeğe çalışan hiçbir Türk Milliyetçisi çıkmamıştır."

BÜYÜK TURAN HAREKATI
GENEL BAŞKANI
BABİTTİN GÜNDOĞDU

 

 

TURAN, Kutsal Türk Birliği’nin kısaltılmış adıdır. Sözlük anlamı olarak Türk ve Türki(Türk’e Benzeyen) Devlet, Özerk Devlet, Topluluk ve halkların coğrafi, kültürel, iktisadi ve sosyal alanlarda birleşmesidir. Bu birleşme hakkında bazı ebcet hesap alimleri ve din bilginleri KURAN’ı Kerim’de bile işaretler olduğuna dair aktarmalarda bulunmaktadırlar. Mevcut dünyada oturmuş taşları yerinden oynatacak, siyonizmi, komünizmi ve kapitalizmi çökerterek, tüm dünya Müslümanlarını, Türklerin önderliğinde kutsal savaş sonrası yer Yüzüne hakim kılacak anlayışın adıdır. Bu isim tanımından da anlaşılacağı üzere Yahudileri ve Hıristiyan dünyasını korkutmakta, düşmanın canına vesvese vermektedir.

TURAN, kısa adıyla Türk Birliği’ni kuracak olan temel nüve Türk Devletleri şunlardır: Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve KKTC. Nüve Devletlerin temelinde ise en büyük yük Türkiye’nin daha sonra Azerbaycan'ın üzerine düşmektedir. 

TURAN’i ırkların yanında, Türk kökene sahip olmayan Macarlar ve Finler de bulunmaktadırlar. Ayrıca Türki kabul ettiğimiz, Çeçen, Pomak, Acar ve Çerkez-Adıge kardeşlerimiz de TURAN’ın bir parçasını oluşturmaktadır....

 

 

 

Turancılık

(H. Nihal ATSIZ)

Turancılık, Türkiye”de 60 yıldan beri tartışılan bir konudur. Zaman zaman, Türklerle akraba milletleri de içine alan bir sistem hâlinde düşünülmekle beraber bugün “Turancılık” deyince Türkiye”de anlaşılan şey, tarihî mirasları da dahil olduğu halde bütün Türkleri tek devlet hâlinde birleştirmek ülküsüdür ve her ülkü gibi nesillere bakan, kan ve can vergisi isteyen, gönüllere heyecan katan bir inançtır.

Tarihi, savaşları ve fütuhatı dolayısıyla hemen bütün dünyaya antipatik gelen Türk milletinin yeniden birleşerek şahlanması birçok milleti korkuttuğu için, bu şahlanış sonunda bazı devletler ortadan kalkacağı veya küçüleceği için, hatta dünya çapındaki büyük ticaret ortaklıklarının çıkarları baltalanacağı için Turancılık ülküsü büyük direnişle karşılanmakta, bu direnişin propagandası ve fikriyatı yapılmakta, bu propaganda Türkiye için de tesirli olmaktadır.

Turancılık ülküsüne karşı Türkiye”deki muhalefet ya bunun Türkiye”yi büyük tehlikelere atacak bir macera sayılmasından, yahut Türkiye dışındaki Türklerin de en az bizim kadar (bir bakıma bizden çok) Türk olduklarının bilinmeyişinden, yahut da bugünkü sınırlarımız içinde 4000 yıldan beri üstüste yığılan etnik zümreleri ve kültürleri karıştırıp bunlardan şimdiki dili Türkçe olan bir “halk”ın peydahlandığını kabul etmekten doğmaktadır.

Moskof uşağı oldukları için Turancılığın Rusya”yı devirmesinden korkanların muhalefetini kaale almıyorum.

Önce, Turancılık bir macera mıdır, onu ele alalım:

Turancılığın macera olduğu hakkındaki düşünce, Birinci Cihan Savaşında Enver Paşanın Kafkas cephesindeki hareketlerinin başarısızlık ve büyük kayıplarla sona ermesinden çıkmıştır. Bir çiçekle bahar gelmediği gibi bir başarısızlıkla bir düşüncenin yanlışlığına hükmetmek de sağlam bir mantığın eseri sayılmaz. Enver Paşanın cesur bir asker, fakat ehliyetsiz bir kumandan olduğu artık herkesçe bilinmektedir. Bundan başka Enver Paşayı saf bir Turancı saymak da yanlıştır. İttihatçılar hem Turancı, hem de İslâm birlikçisi idiler. Hem Kafkasya”yı, hem de Mısır”ı almak istiyorlardı. Bundan başka zamansız Kafkas taarruzu Turancılık düşüncesiyle değil, müttefikimiz Almanlar üzerindeki yükü hafifletmek amacıyla yapılmıştı.

Maceracılığa gelince, bu kelime üzerinde iyi ve ciddî düşünmek lâzımdır. Her maceracılık bir hatâ olmadığı gibi her ihtiyat da tedbirli bir davranış değildir. İnsanlığın tarihi siyaset, askerlik ve ilim alanındaki maceralarla doludur. Kristof Kolomb”un batıya giderek Hindistan”a varmak istemesi bir macera idi. Bir sal ile Atlantiği geçmek de öyledir. Kendi yakın tarihimize bakarsak Mustafa Kemal Paşanın Samsun”a çıkması da bir maceradır. Birçoklarının buna katılmayışı yurtsever olmayışlarından değil, başarı ihtimali görmemelerindendi. Fakat o, iyi hesap yapmasını bildiği için, başkalarının Türkiye”yi batıracak bir macera diye muhalefet ettikleri teşebbüsünü parlak bir şekilde bitirdi.

Daha eski tarihimizde Babur”un 10.000 kişiyle Hindistan”a dalması, Yavuz”un 30.000 kişiyle çölü geçerek Mısır”a girmesi birer macera değil miydi? Evet, Napolyon ve Hitler”in Moskova seferleri de macera idi ama onlar başarısızlıkla bitti diye berikilerin değeri azalır mı?

Yahudilerin artık Arap vatanı olmuş topraklarda İsrail devletini kurması şaşırtıcı bir macera değil midir?

Tehlikesiz yaşamak isteyenler intihar etsin. Hayat ve kâinat tehlikelerle doludur. Tehlike fertler için de, milletler için de, topraklar için de vardır. Korkunç bir deprem birkaç saatte Anadolu”yu suların altına gömebilir. Dünyaya yakın geçen bir kuyruklu yıldızın boğucu gazları birkaç milleti birden yok edebilir. Dünyayı yörüngesinden çıkaracak büyüklükte bir göktaşı küremize çarparak dünyanın kıyametini koparabilir. Birkaç millet birleşerek bir gece Türkiye”nin üzerine 500 hidrojen bombası fırlattıktan sonra özel giyimle askerlerini yurdumuza sokabilir.

Bütün bu ihtimaller var diye uyuşuk uyuşuk oturup yalnız fabrika kurmak, futbol maçlarını seyrederek bağırmak, defile ve güzellik müsabakaları yapmak, üniversitelerde bir takım bayağıların eserlerini tahlili etmekle mi vakit geçireceğiz? Bunlarla millet yaşamaz. Millet bir hayvan sürüsü değildir. Millet, millî bir hedef ister. Ancak o hedefi gördüğü zaman sürü olmaktan çıkıp insanlaşır, bencil olmaktan kurtulup fedakârlaşır.

Bizim için en kutlu hedef Turancılıktır. Eskiden nasıl bir idiysek yine birleşeceğiz diye kendisini bir ülküye adamaktan daha kutlu ne olabilir? Bütün Türleri birleştirmek hakkımız ve görevimizdir. Bizden zorla koparılanı geri almak adaleti yerine getirmektir. Turancılık bir büyüklük düşüncesidir. Büyüklük düşüncesi asil bir düşüncedir.

Turancılığı, bütün Türleri yalnız kültür alanında birleştirmek diye anlamak boş ve yanlıştır. Sosyal bir kanundur ki kültür birliği ancak siyâsî birlik sonunda doğar. Türk”e düşman milletlerin hakimiyetindeki Türkleri kültürde birleştirmeye imkân var mı? Yabancı millet buna izin verir mi? Sovyetler Birliği”nde alfabesi ayrılmış, yerli lehçesi edebî dil hâline getirilmiş Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Tatar ve Başkurt”u hangi kuvvetle, hangi metodla tek kültür içinde bizimle birleştirebilirsin? O kadar gücün varsa zaten ordularını yürütüp o ülkeleri kurtarmak elinde demektir. Ondan sonra kültür birliği için kurultayını toplar, aksi hâlde kültür birliğini hiçbir zaman kuramazsın.

Bugün Türkler arasındaki kültür birliği ancak gönül birliği, tek millet olmak şuuru, biraz da dil birliği halinde yaşamaktadır. Fakat bu gidişle 50 yıl sonra diller ayrılacaktır. O zaman ne olacak? Onlar artık başka millet oldu diyerek miskin bir tevekkülle bu oldu bittiyi kabul mü edeceğiz, yoksa eski yurtları ve soyumuzun koparılmış parçalarını kurtarmak için, savaş da dahil, her şeyi göze mi alacağız? Elbette göze alacağız. Şüphesiz zamanı kollamak, hesapları iyi yapmak şartı ile…

Siyâsî sınırlar dışındaki Türklerle uğraşmak macera ise Türk uçakları Kıbrıs”a neden saldırdı? Hatta Amerikan donanması engel olmasaydı Kıbrıs”a neden çıkılacaktı? Batı Trakya Türkleriyle, Kerkük Türkleriyle, neden bu kadar ilgileniliyor? Dün “Hatay”dı. Bugün “Kıbrıs”, yarın “Batı Trakya” ve “kerkük”, öbür gün “Azerbaycan” ve daha ötesi… Bu, budur. Kimse başını kuma sokmasın.

Turancılığa muhalefetin bir türlüsü de Türkiye dışındaki Türklerden habersiz olmanın sonucudur. Daha pek yakında bir bilgin kişinin, bir toplantıda gençlerden birine “Hunlar da mı Türk” diye sorduğunu anlattılar. Hunlar”ın Türk, hatta kısmen Oğuzların ataları olduğunu bilmeden yaşayan bilgine ne denir? Meğer o, millî tarihi Malazgird Zaferi”yle başlıyor sanırmış. Hayırlı uykular deyip geçelim…

Bir de Türk soyundan gelmemenin verdiği gayrı millî şuurla Anadolu”yu bir bardak, içindeki milleti bir kokteyl, Türkleri de bu kokteyle en son katılan içki saymak gibi hezeyan var ki taraftarları birtakım ruh hastalarından ibarettir.

Tarihimizi Malazgird”le veya İznik şehrinin alınmasıyla başlatanlara sormalı: İznik”i başkent yapanlar veya Malazgird savaşını kazananlar daha önce ne idiler? Nerede idiler? Onbirinci Yüzyıl tarihin ışıldakları altındaki bir asırdır. O adamların nerede ve ne olduklarını gözler önüne derhal serer.Böylece de Türk Devletleri denen nesnenin birbirini kovalayan Türk hanedanları olduğu, aslında bir tek devlet olup fetret zamanlarında ikiye, üçe bölündüğü ve bunun Tanrıkut”a kadar gerilere doğru uzandığı ortaya çıkar.

Turancılık ülküsü gibi milleti hızlandırıcı, ahlâka ve erdeme dayalı kutlu bir ülküyü yermek için ya damarlarındaki kanı yabancı hissetmek, ya komünist yani vatan haini, yahut da millî tarihi Malazgird”den başlatacak kadar cahil ve budala olmak lâzımdır.

 

 

 

 

 

 

 

HİÇ BİR SİYASİ PARTİ VE CEMAATİN GÜDÜMÜNDE OLMAYAN.....

ADRİYETİKTEN ÇİN SEDİNE KADAR TÜRK DÜNYASI HAYALLERİYLE YOLA ÇIKMIŞ VATAN SEVERLER TARAFINDAN KURULMUŞTUR...

 

Biz derneğimize bu ismi düşündüğümüzde hiçbir parti ve STK dan esinlenmedik bu isim ile bir partinin olmasıda bize yalnızca onur verir, Halis duygular ile bu yoladayız ve Rabbim bu yoldaki bütün dava insanlarını muvaffak ve muzefer etsin inş... ( belirtmemizin sebebi hiç kimsenin alt kurumu olmamızın bilinmesi içindir. Dava için ise bizim görüşümüz nerde ve ne olduğumuzun önemsiz olduğudur!!!)

 

Kullanıcılarımız

Değişik adlarla bilinen Türk dilli halklar, Türkiler veya genel olarak Türkler olarak adlandırılan soydaşlarımız dünyanın çeşitli bölgelerinde bulunmakla birlikte, batıdan doğuya doğru sıraladığımızda yoğun olarak A.B.D. ile Kanada, Avrupa Birliği, Balkanlar, eski Sovyet cumhuriyetleri, Türkiye’ye komşu ülkeler ve Uzak Doğu’da Çin, Japonya ve Avustralya gibi ülkelerde bulunmaktadırlar.

1991’in sonunda Sovyetler Birliği’nin dağılması ile beş yeni Türk cumhuriyeti ortaya çıkmış, 1974’te bağımsızlığını ilan eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile yeryüzündeki bağımsız Türk cumhuriyetlerinin sayısı yediye yükselmiştir. Ancak KKTC Türkiye’nin dışında başka ülkeler tarafından tanınmadığı için Birleşmiş Milletler Teşkilatında altı Türk devleti temsil edilmektedir.

Bunların dışında kalanlar ya özerk cumhuriyet veya özerk bölge statüsüne sahiptirler, ya da bazıları büyük bir nüfusa sahip olmalarına rağmen bulundukları ülkelerde kendilerini temsil edecek resmi organları bulunmamaktadır. Bağımsız olmayıpta belli bir özerklik statüsüne sahip Türk topluluklarının büyük çoğunluğu eski Sovyetler Birliği veya bugünkü adı ile Bağımsız Devletler Topluluğu’nda (BDT), daha doğrusu bu topluluğun en mühim üyesi olan Rusya Federasyonu’nda bulunmaktadırlar. Dolaysıyla BDT’deki (Bağımsız Devletler Topluluğu) Türk soyluları coğrafî bölgelerde incelemek ve sonradan ayrı ayrı onların potansiyelleri hakkında fikir yürütmek kanaatimizce en uygun metot olacaktır. BDT’deki Türkler bir birine komşu olan dört coğrafi bölgede yaşamaktadırlar:

1. İdil-Ural 
2. Kafkasya 
3. Sibirya 
4. Orta Asya (Batı Türkistan)

İdil (Volga)-Ural bölgesinde başlıca Tatar, Başkurt ve Çuvaşlar; Kafkasya’da Azeriler, Kumuk, Karaçay-Balkar ve Nogaylar; Orta Asya’da Kazak, Türkmen, Özbek, Kırgız, Karakalpaklar; Sibirya’da Yakut (Saha), Tuva, Hakas ve Altaylılar yaşamaktadır. Rusya Federasyonu’nda 21 cumhuriyet bulunmakta olup, bunların dokuz adedi (Altay, Başkurt, Çuvaş, Hakas, Kabarda Balkar, Karaçay-Çerkez, Saha, Tatar, Tuva) Türk cumhuriyetidir.

Bunların dışında Özbekistan’a bağlı Karakalpak Özerk Cumhuriyeti, Moldova’ya bağlı Gagauz Cumhuriyeti bulunmaktadır. Nahçevan Özerk Cumhuriyeti Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı ise de, Nahçevan ancak bir bölge adı olup, etnik bir kimliği belirtmediği için biz onu özerk Türk cumhuriyetleri içinde mütalaa etmedik. Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı Sincang-Uygur Özerk Bölgesi de özerk bir statüye sahip bir bölgedir.

Kısacası dünyada yedi bağımsız Türk Cumhuriyetine ek olarak on iki özerk Türk cumhuriyet veya özerk bölgesi bulunmaktadır (1945’te lağv edilmiş Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti bu sayıya eklenmemiştir). Takriben 90-100 milyon Türk dilli halk bağımsız cumhuriyetlere, 15 milyon kadarı özerk cumhuriyetlere sahip olup, kalan 75-80 milyon Türk dilli halk ise her hangi bir siyasi statüye sahip değildir.

Avrupa Birliği’nin değişik ülkelerinde veya Bulgaristan’daki Türkler, bulundukları ülkelerin parlamentolarına temsilciler yollamalarına rağmen, o yörelerin Türklerini bulundukları ülkelerde ayrı bir etnik statüye sahip olmadıkları için bağımlı Türk ülkeleri statüsünde değerlendirmiyoruz.
 

 

Proje geçmişi

Bu bölümde projenin geçmişini belirtebilir ve onu yaratmanızdaki gerekçenizi tanımlayabilirsiniz. Projenin kilometretaşlarını belirtebilir ve kullanıcılara bilgi verebilirsiniz.